Telefon
WhatsApp
HER GÜNÜN SON GÜNÜN OLABİLİR, ONA GÖRE...

*- ‘BİZİM OĞLAN’ HİKÂYESİ

Bakıyorsunuz, ilan yoluyla para dağıtımı yine belli kişi ve gruplara…

Bu ilanların bu yöne beni fazla ilgilendirmiyor.

Hakkı olan hakkını bir şekilde arasın, sonuç bulacağına inanıyorsa.

Şirket yönetimleri genelde şöyle diyorlar:

‘Bütçemiz daraldı, yeni yılda sizi de gündeme alır, bütçeden size pay ayırırız. Ama bunu yapmamız için kuralları yerine getirin!..’

Bu kurallar nedense hep bazılarına bir şekilde yarar, bazılarına da bir şekilde kesinlikle yaramaz…

İnternetteki bu ‘5G süreci, tasarımı’ bizlere öyle güzel anlatılıyor ki, keyfimize diyecek yok!...

Ama  aklıma takılanları, nakledeyim;

*- YARASA’DAN 5G’YE…

Pandemi günleri çok geride kalmadı.

İzi hepimizin üzerinde, ağır bir şekilde kaldı.

Belirtildiğine göre, Çin’de Yarasa yiyenlerden çıktı bu ‘kovit’ denilen bela…

Milyonlarca insan öldü…

Sayısız insanın üzerindeki olumsuz etkileri halâ sürüyor.

Çeşitli söylentiler çıktı.

Bunları bir yana bırakıyorum.

Hatta en büyük rakipleri Amerika’da bile, birçok aykırı kişiler gibi covit’in, bir laboratuvar kazası olduğunu iddia edenler bulundu.

Ama ilgililer bilecektir.

İşte o zamanlar Çin’deki baz istasyonlarında ‘5G’ kullanıldı.

Ama büyük bir tepki ve yalan ile karşılaştılar, sözde hür dünyadan…

Covit gibi benzer çaresiz hastalıkların ‘5G’ kullanım alanlarında olduğunu iddia eden makaleler yayınlandı.

Çin ile Amerika arasındaki ‘dev yarışmada’ ‘5G’ insanların düşüncelerine bulantı yaymak için neler söylediler, neler yazdılar.

Ama şimdi herkes, ‘Yapay Zeka’  gibi ‘5G’ nin peşinde ve kullanımında.

Acaba benim bu yazdıklarımı hatırlayan, bilen kaç kişi vardır?

Merak ediyorum, Vodafon olsun, Turkcel olsun, Türk Telefon olsun, bizleri, ‘ ortak teknik açıklama’ ile bu konuda aydınlatacaklardır.

Bu yazdıklarım gerçeğin ta kendisi…

Filler ya da devler tepişince kime ne olacağını hepimiz biliyoruz.

Onlar için ‘yalan’ da ‘dolan’ da serbest…

 

*- BEŞİ DE ARAMIZDA YOK

Spor basınında ‘hayran’ olduğum ender isimlerden biri de Metin Aydınoğlu…

Son yazısının başlığı şöyle:

“Gazeteciyse unutmaz spor da unutturmaz!”

Birlikte yıllarca beraber olduklarımdan söz etmiş sevgili vefa insanı Metin Aydınoğlu…

Lafı fazla uzatmadan birlikte okuyalım, makalesini;

“Şevket Özçelik, Ünver Ergün, Hüseyin Yangır, Süleyman Alasya ile Selamettin Bayındır.

Müthiş insanlar, mahşerin beş atlısı değil yaşamın beş delikanlısı. Ustalarım, büyüklerim.

Emekleri çoktur üzerimde.

Her biri bir şeyler öğretti, gitti.

Rahmetle, şükranla. İzmir Gazeteciler Cemiyeti her yıl halı saha futbol turnuvası düzenledi, fuarda. Muhteşem beşlinin adını verdi, saygıyla, hürmetle yad edilmelerine vesile oldu.

 

*- SAYELERİNDE

Biri güzel Türkçemizle yazmayı, biri haber koklamayı, biri sormayı, biri fotoğraf çekmeyi, biri haberden haber çıkarmayı, öğretti.

Öğrenmeye gayret gösterdim, dinledim, uyguladım, yazdım.

Hala daha öğrenebildim mi, tam olarak bilemiyorum.

Ayrı ayrı da oldu, karma da.

Dinledim, uyguladım, pişman olmadım.

Demek ki emekleri, hakları çok ki. Hala daha yazabiliyorum, şükürler olsun.

Sayelerinde hatta onlar yüzünden, iyi de oldu.

Hepsi farklı, apayrı insan evlatları.

Hiçbiri veya hepsi, dümdüz insanlar değil.

Özel, farklı, nevi şahsına münhasır kişiler.

 

*- SELAMETTİN YILI

Selamettin abim, ustam, Denizli Acıpayam doğumlu,

71 yaşında iken 19 Haziran 2016'da vefat etti.

Gazeteciliğin okulunda mezun.

Hem okullu hem alaylı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Gazetecilik Yüksekokulu'ndan mezun.

İlkeli, karakterli, liyakatli gazeteci.

Ödüller aldı hakkıyla.

Daha lise ikinci sınıfta Denizli Gazetesi'nde muhabirlik yapmaya başladı. Tee o zamandan belliymiş.

Bir bakın, Google'da bulabilirsiniz detayları.

Biraz daha siz araştırın.

Gazeteci şehidimiz Abdi İpekçi'ye mektup yazıp, 'Nasıl gazeteci olabilirim?' diye sorabilen, meraklı gençtir Selamettin abim.

İGC ile TSYD İzmir'de yönetimlerinde görev yaptı.

TRT şampiyon oldu, Haber Ekspres ikinci, 9 Eylül Gazetesi üçüncü oldu.

 

*- BAYINDIR AİLESİ SAĞ OLSUN

2024-25 Selamettin Bayındır İGC 5.futbol sezonu törenine Bayındır ailesi de tam kadro katıldı.

Nazlı Açıkel Bayındır ablama, yengeme, Bayındır ailesine sabır diliyorum.

Bir gün bir yerde buluşacağız.

Selamettin abim o güzel tebessümüyle takip etmiştir.

Tam kadro katılımınızla mutlu olmuştur, ustam Selamettin Bayındır.

İki oğul evlat, gelinleri ile torunları, Berna-Emre-Rena Bayındır, Özlem-Yunus-Duru Bayındır. Sizlere sağlıklı huzurlu ömür diliyorum.

Tarihi Havagazı Fabrikası, İGC Konferans Salonu'nda yapılan törende Serap Varol ile Filiz Çoban sunum yaptı.

Biz bir aileyiz çok anlamlı da oldu.

TRT futbol takımının kadrosunda Yusuf Beşli, Necip Asım Toprak, Erdem Çelik, Serhat Alabuğa, Buğra Ozan Orhan, Eray Bozer, Kadir Caner Çınar, Batuhan Hakan, Korkmaz Koçoğlu, Yasin Erda ile Emrecan Doğan, iş yoğunluğuna göre koştu geldi, forma giydi, turnuvaya katkıda bunlundu, tebrikler gençler.

İçlerinde çok iyi sporcu ve de futbolcular var.

Hazır toplanmış iken, kupa takdimi ile birlikte rozet takarak üyeliğe kabul töreni yapıldı.

Kardelen Buğday, Mehmet Aykırı, Mehmet Şakir Örs, Doğan Prepol, Ebru Dön, Engin Kırbiç, Sercan Tansu Aydın, Melike Kutluyurt, Ercan Çelebi, Barış Kemal Gürkan, Bülent Tavlı, Deniz Çaba, Hasan Ercazip, Abdullah Polat, Aslıhan Kaya, Emine Eser, Mesut Rıdvan Bilen, Sober Can, Yusuf Kırbiç, Yusuf Körükmez, Utkucan Akkaş, Namık Alkan, Seçkin Öner ile Serhan Şarman'a rozet takıldı.

 

*- ROZET TAKTILAR

Dilek Gappi başkanlığındaki, Mehlika Gökmen, Esat Erçetingöz, Reşat Yörük, Tolga Albay, Duygu Tuncer, Mücahit Bektaş, Turgay Pasinligil ile Metin Aydın'dan oluşan İGC yönetim kurulu üyeleri rozetleri taktı.

Emeği geçenlere, katılımcılara herkese şahsım adına çok teşekkür ediyorum.

Herkes kelimesini doğru yazdım değil mi?

 'Z' ile değil 'S' ile bitiyor.

Aman ha, Selamettin abim kızar sonra.

İyi de kızmışlar, mekanları cennet olsun.

Güzel işler yapanlara, işinin hakkını verenlere selam olsun, rahmetleri bol olsun.”

Metin Aydınoğlu’na ben de ‘canım kardeşim, düzgün insan’ Selamettin Bayındır ve Bornovalı Bayındır (Açıkel) ailesi için yazdıklarına…

‘Vefa’ işte böyle olur…

Beni de eski güzel günlere, güzel insanlara, onlarla olan anılarıma götürdü.

 

*- ‘YAVRU AYHAN’ A KULAK VERELİM

Madem rahmete ulaşmış İzmirli Spor Yazarları’nı, beşi bir yerdeki dostlardan söz etmiş meslektaşım vefalı Metin Aydınoğlu şimdi de milliliğe ulaşmış, sporseverlerin gönlünde taht kurmuş bir usta futbolcumuz, ‘Elmastaşoğlu’ nun büyüklerinden Ayhan’a kulak verelim.

Ayhan Elmastaşoğlu, bir alıntıyı ‘sağlığımız için çok önemli’ bulduğu için paylaşmış.

Bakın futbolda önemli değerimiz Ayhan Elmastaşoğlu ne diyor?

“Aort, kalpten çıkan ve tüm vücuda kan taşıyan ana damardır.

Bu damarın karın içindeki bölümüne abdominal aort denir.

Zamanla bu damarın duvarı zayıflayıp genişleyebilir ve bu duruma abdominal aort anevrizması (AAA) denir.

Bu genişleme genellikle sessiz ilerler, kişi belirti hissetmeyebilir.

Ancak anevrizma büyümeye devam eder ve bir noktada rüptür (damarın yırtılması) gerçekleşirse, bu durum ani iç kanama ve ölüm riskiyle sonuçlanabilir.

Kısaca, ‘rüptür’ tıbbi olarak damar duvarının yırtılması veya patlaması anlamına gelir.

Bu durumda vücut içine çok ciddi bir iç kanama başlar ve acil müdahale edilmezse ölüm kaçınılmaz hale gelebilir.

 

*- NEDEN ÖNEMLİDİR?

Rüptür gelişen hastaların yaklaşık yüzde 80’i hastaneye ulaşamadan hayatını kaybeder.

Bu nedenle, anevrizmayı yırtılmadan önce saptamak yaşam kurtarır. Erken tanı, sadece yüksek riskli hastalarda değil, belirli bir yaş üzerindeki herkes için önem taşır.

Basit bir batın ultrasonu (karın ultrasonu) ile anevrizma kolayca tespit edilebilir.

Özellikle 50 yaş üzeri erkeklerde, sigara kullananlarda ve damar tıkanıklığı (ateroskleroz, periferik arter, karotis hastalığı) bulunan kişilerde bu taramanın yapılması önerilir.

Unutulmamalıdır ki;

Abdominal aort anevrizmasına erken tanı konulduğunda tedavi edilebilen, ancak rüptür geliştiğinde ölümcül seyredebilen bir hastalıktır. Düzenli kontrol, erken tanı ve zamanında cerrahi müdahale hayat kurtarır.

 

*- SÖYLENİP DURUYOR….

Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu.

Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti.

Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı...

Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:

-Söyledim değil mi, söyledim.

Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. ‘Kahverengi gömlekle gidiversen nolur!’muş.

Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin!

Bunu mu istiyorsun?

-Tamam bey, bitti işte.

Adam açık mavi göleği hışımla aldı;

-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.

Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı;

 

*- SÖYLENMESİ BİTMİYOR

-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.

-Anlamıyor ki, anlamıyor ki.

Bu gün sunumu ben yapacağım.

Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara 'Hoş geldin' demeliyim.

Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını çalıştırıp uzaklaştı.

Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, ‘Bir kaza yapmasa bari...’

Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya çalıştı.

 

*- MÜZİK KESİLİNCE

-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim.

Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı.

Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da ihmal etmedi.

Biraz sonra çocuklarına seslendi

 -Kahvaltınız hazııır!

Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti.

Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz daha açtı.

 

*- ACABA?

Radyo'da zincirleme bir kaza haberi vardı.

‘Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız!’ demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı.

Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.

Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikâyetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi.

‘Geç kaldım!’ diye acele edip acaba o da...

Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı.

 

*- YÜREĞİ KABARINCA

-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak.

Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın.

Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?

Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa süreli de olsa evde yalnız bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte bulunurdu.

Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı.

Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya başlamıştı.

Gözyaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu.

İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı.

Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.

 

*- KAPIYI AÇINCA

-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak?

Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?

Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi.    

Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı.

Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı;

‘Haberleri mi dinledin?’ diye sordu.

Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı. 

 

*-  TOPLANTI NE OLDU? 

Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi.

Hanımı zorlukla sordu;

-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?

-Kaza benim hemen yakınımda oldu.

O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım.

Eğer o kazada ölseydim...

O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu.

Adam, bütün içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü.

-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum.

Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç?

Ne yapalım, ben de geri döndüm.”

Sevgili okuyucularım bu ne demek?

Söyleyeyim:

‘Her günü son günün bil… Ondan sonrası kolay… Sevgi ve güzellikler içinde kalın… Yüreğinizde farkındalık ışığı yansın…’

 

*-

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği