Telefon
WhatsApp
HAYATIN NEŞESİ KALMADI

*- SİZ BİLİRSİNİZ

 

Diyanet, fitre ve zekatınızı ‘emeklilere verin’ diyor…

Öğretmenler ise; ‘fitre ve zekatınızı öğrencilere verin, Okuyup, doktor, avukat, gazeteci olsunlar ki, karanlıktan aydınlığa çıkarsın!..’ diyorlar.

Birisi yaşatmak için diğeri ise yine yaşatmak, bilgilendirmek istiyor

Artık gerisini siz düşüneceksiniz.

Ben de mahalle bakkalına gidin, ‘imkânınız ölçüsünde bir komşunuzun, mahalle halkının ödeyemediği hesabını düşürün,..’ diyorum.

Böylece, gönlü güzel insanlar kapınızı çalar.

Bu işin sağı solu da olmaz!

Birlik ve beraberliktir özeti.

Ne derler:

‘Dünyada kötülük, kötülerin yaptıklarıyla değil, iyilerin sessiz kalmasıyla güçlenir.’

Öyleyse gerekirse ne yapacağımızı bilmeliyiz.

Bu koral her zaman geçerlidir, sevgili Hasan Kılınçer ve Betül Dalakoğlu kardeşlerim…

Nurten Özdikiciler de şunu yazmış;

‘Bahar ekinoksuna girdik!

Tüm güzel enerjiler bizi destekliyor!

Ruhumuzu, bedenimizi arındıralım!

Yeni başlangıçlara kucak açma zamana!...’

Öyleyse:

Sakın şu ana kadar yaşadıklarımıza, yaşadıklarınıza ‘normalmiş!’ gibi hissetmeyin, hissettirmeyin!

Bizim yıllardır yaşadıklarımız normal değil.

Birkaç kişinin keyfi için böyle yaşamak zorunda değiliz

Umudumuzu, iyi niyetimizi çalmalarına da izin veremeyiz.

Başımızı, göğsümüzü dik tutmalıyız, dosta, düşmana, bizi sülük gibi eğenlere, sahtekârlara, dolandırıcılara, aldatıcılara karşı…

 

*- HİKAYESİNİ ANIMSAMADIM

 

Mehtap Avcı önemli bir hatırlatma yapmış.

‘Üç büyük yanılgıyı geride bırakmalıyız!’ diyen Mehtap Hanımın anımsatması şöyle:

Birincisi:

‘Ben devletim!’ sözü hatalı!..

‘Hayır! Sen sadece bir görevli, bir personelsin.

Devleti oluşturan halktır, sen para, maaş karşılığı halk için görev yapan sen değil…’

İkincisi;

‘Osmanlı torunu sözü!’

‘Osmanlı bir hanedandı, bir aileydi.

Sen, Osmanlı hanedanının kul olarak gördüğü, vergi aldığı, belki de Hamal Hüseyin’in, ya da kalaycı Mehmet’in torunusun!...’

Üçüncüsü;

‘Devletin ekmeğini yemek!’

‘Devletin ekmeği olmaz! O ekmek, halkın alın teriyle kazandığı lokmasıdır. Devletin işleyişine destek olmak, bir tacir zihniyetiyle yapılan harcamalar için verdiği vergidir.’

Mehtap Hanım bunları, yanlışların doğrularını anımsatmak istemiş, bazılarımıza...

Bu arada bir de Dostoyovski’nin sözünü anımsatıyor, Ahmet Aydın Akansu,

‘Şimdi tüm dürüst insanlar çıldırmış durumda,

Yalnızca, vasat ve yeteneksizler yaşamdan keyif alıyor!...’

Aslında milyonlarca insan gibi ben de hayranı olduğum Dostoyovski’nin bu sözünden bir mana çıkaramadım.

Belki hikayesini anımsasaydım, ‘yerinde’ ya da ‘tamam’ derdim ‘Kızgınlığımı tarif edemiyorum!’ diyen birçoğumuz gibi…

Dilek Fındık hanım da şöyle diyor:

Bu milletteki saray sevdası anlaşılan genetik bir hastalık, ancak;

‘Biz Osmanlı Torunu değiliz, Osmanlı'nın sömürdüğü yoksul köylülerin torunuyuz…’

 

*- KENDİNİ SANANLAR

 

Duymuşsunuzdur ama yine de paylaşmak istedim.

Herkes kendine göre bir pay çıkarır, ya da kendine göre yorum yapar çevresindekileri görüp, anımsadıkça.

Birlikte okuyalım:

“Kamış, ses verince; NEY oldum sanır,

Aptal, ata binince; BEY oldum sanır,

Kupa, sarhoş elinde MEY oldum sanır,

Cebir, zorba emrinde; REY oldum sanır.

İp, elde gerilince; YAY oldum sanır,

Sıpa, kısrak yanında; TAY oldum sanır,

 

*- KOLAYCA BAŞ OLUNUR MU?

 

Gasp, haydut üleşince; PAY oldum sanır,

Yolak, içinde su akınca; ÇAY oldum sanır.

Topuk, Kırata kalkınca; BAŞ oldum sanır,

Eğri, ahunun betinde; KAŞ oldum sanır,

Gazel, dalda kalınca; YAŞ oldum sanır,

Kum, harca girince; TAŞ oldum sanır.

Kütük, çaya düşünce; SAL oldum sanır,

Kök, yerden çıkınca; DAL oldum sanır,

Hal, çingene dilinde; FAL oldum sanır,

Yal, kaba konunca; BAL oldum sanır.

 

*- HERŞEYİN ZAMANI VAR

 

Tümsek, ovada yığılsa, DAĞ oldum sanır,

Gün, miskine sorunca; ÇAĞ oldum sanır,

Şalgam, aşa girince; YAĞ oldum sanır,

Vaha, çölün içinde; BAĞ oldum sanır.

Yablak, yüzüne gülünce; YAR oldum sanır,

Kırağı, şafağa erince; KAR oldum sanır,

Tef, çingene kolunda; TAR oldum sanır,

Kemik, itin ağzında; ZAR oldum sanır.

Yonga, yosun içinde; KAV oldum sanır,

Kumsal, dalga altında; TAV oldum sanır,

 

*- KOMŞUNUN GÖZÜNDE

 

Kıvılcım, yanan tende; LAV oldum sanır,

Ses, çalgı telinde; SAV oldum sanır.

Tavuk, komşu gözünde; KAZ oldum sanır,

Kıymık, suyun içinde; SAZ oldum sanır,

Çile, derviş gönlünde; HAZ oldum sanır,

İnat, keçi huyunda; NAZ oldum sanır.

Mıcır, kopsa kayadan; TÖZ oldum sanır,

Değnek, körün elinde; GÖZ oldum sanır,

Yalan, çıkınca dilden; SÖZ oldum sanır,

Kül, sönen ocakta; KÖZ oldum sanır.

 

*-  AYNA ÖNÜNDE

 

Kuytu, muhtaç anında; HAN oldum sanır,

Leş, sırtlan karnında; CAN oldum sanır,

Arka, köçek belinde; YAN oldum sanır

Ayıp, rezil dilinde ŞAN oldum sanır.

Diken, bülbül konunca; GÜL oldum sanır,

Gayret, namert işinde; ZÜL oldum sanır,

Kömür, ateş görünce; KÜL oldum sanır,

Aba, Yörük perinde; TÜL oldum sanır.

Parmak, tetik çekince; KOL oldum sanır,

Sağ, ayna önünde; SOL oldum sanır,

 

*- SAHİBİ SİZSİNİZ

 

Dar, cılız belinde; BOL oldum sanır,

Kıl, sırat üstünde; YOL oldum sanır.

Kertek, çerçeve üstünde HAT oldum sanır,

Yama, fakir yeninde; KAT oldum sanır,

Yavan, tatsız ağzında; TAT oldum sanır.

Kişi eline davul alınca; KAM oldum sanır..

Şah, benim elimde; MAT oldum sanır..

ŞAH-MAT/ tüm okuyucularım.

Şiir tam olarak kime ait bilmiyorum, fakat çeşitli söylemler var.

Anonim olduğundan, benden sizden birinin olduğunu kabul ediyorum.

Ben de bir ilave yapayım:

‘Yaşlı adam telefonunu tamirciye götürür…

- Telefon sağlam, hiçbir şeyi yok!, yanıtını alır.

Adam gözyaşları içinde;

- Telefon sağlamsa çocuklarım neden beni hiç aramıyor?’ diye sorar!...”

Siz siz olun bu soruyu sordurmayın…

 

*- YETER DE ARTAR ZATEN

 

Dilek Fındık’a katıldığım noktalar var.

Diyor ki;

Cahilde eksik olan akıl değildir, o kurnazdır; eksik olan ahlaktır.

Cahil güçlüdür!

Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötü insandır.

Bazı insanlar, oyun hamuru gibi;

Kimin eline geçse ona göre şekil alıyorlar.

Yani;

Bir insan net değilse, salla gitsin!...

Fikir ayrılıkların olduğu, sabrımızın tükendiği şu günlerde, birlik ve beraberliğimizin artmasını diliyorum.

İçimi dökmeye de fazla niyetim yok, zor sığdırdım zaten!’

Tamam tamam anladık Dilek Hanım bu söyledikleriniz yeter de artar zaten…

Büyükler ne derler?

‘Eğer gönülden verecek kadar zengin değilsen, kazandıklarının önemi yoktur.

Dinlemeden yargılıyorsan birini, elde ettiğin sonucun önemi yoktur.

Anlamıyorsan bir kalbi, verdiğin değerin önemi yoktur!’

Susmak da bazen, yalan söylemekle eşittir.

En iyi öğretmenler;

Ne göreceğinizi söyleyenler değil, nereye bakacağınızı gösterenlerdir!

Tamam mı, dostlar?

 

*-

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği