Telefon
WhatsApp
HASTANE BÖYLE OLURSA VAY ŞEHRİN HALİNE

*- SAHTEKAR PATRONLAR

Çöp bidonlarını devirip etrafa saçan sonra da, haber yapıp şehrinin belediyesini vuran, bununla tehdit edip, bana göre, halkın tabiriyle ‘avanta’ isteyen, birçok ‘sarı basın’ adı verilen ne sahtekarları da gördüm.

Biliyorum…

Nedense düne kadar, belediye başkanları bu sahtekar patron pozisyonundaki üçkağıtçıları besliyorlardı.

Yüklü besleme paralarını ödeme şekilleri de, olmayan gazeteleri alıyor gibi göstermekten tutun da, bir müteahhide ödetmeye kadar çeşitli yollarda oluyordu.

Örneğin bir liralık bir dergi 100 liraya kadar bir fiyatla, üç tanesi 200 tane gösterilerek, alınmış ve halka dağıtılmış görülüyordu, kayıtlarda…

Para da belediyeden, yani sizden bizden, kent halkının cebinden çıkıyor, Kimse bunun farkına varmıyordu.

Bir iki dikkatli ve muhalif belediye meclis üyesi fark ederse o da ailesiyle birlikte yurtdışı seyahatlere yine sizin bizim paramızla gönderiliyor, sözde tetkik gezisi oluyordu.

Şimdi yok mu?

İyi dikkat edin gözleyin, bir belediye başkanı üç hafta şehrinde, bir hafta mutlaka bir seyahattedir.

Yani genel sistem budur.

Bu bugüne kadar kontrol altına alınamadı, çünkü çok zor.

 

*- KİM YAPIYOR?

Hani çöpleri işçi protestosu yüzünden alınamayan, İzmir’in Balçova ile Narlıdere ilçeleri (Körfez belediyeleri) sınırında olan bir güzide üniversitemizin Tıp Fakültesi Hastanesinden söz etmiştim.

Şimdi bir haftadır yine oranın misafiri sayılırım.

Dikkat ettim, koskocaman hastanenin ön yüzünü ‘mantoloma’ yapma çalışmaları yapılıyor.

Bizim Bornova’daki İzmir’in İlk ve önemli hastanesi olsa,  Ankara’dan gelen giden en üst kademe yönetici hatta bakanları bildiğimden, ‘Bakanlıklarla iyi dostluklar sayesinde ödenek çıkarılmıştır!’ diye düşünürdüm.

Ama hiç burayı ziyaret edenleri duymadım, hasta ve hasta yakınlarından başka.

Rektörlük kendi çabası ve kısıtlı imkânları ile bir şeyler yapmaya çalışıyor, öyle sanıyorum.

Sanki düşündüğüm gerçek, ‘toplanan molozlar ne oluyor?’ diye düşündüm ve bahçede bir yürüyüş yaptım.

‘Hangi müteahhit ihaleyi almış?’ diye de merak etmiştim.

Ne göreyim:

‘Balçova Belediyesi moloz toplama konteynerleri’ yazılı büyük taşıma araçları…

Sevindim!

Demek ki, belediyelerimizin her şeye rağmen, okullarımız gibi, sağlık kuruluşlarımıza da imkanları dahilinde destekleri sürüyordu.

Birlik ve beraberlik böyle olmalı…

Hani ödemelerimiz boşa gitmesin…

Bir zamanlar aklımıza sokulan, ‘Devlet- millet el ele!’ sisteminin yerine böyle güzelliklerde yaşama geçirilmesi gibi…

Yoksa sahtekarlara, ya da hak edişlerinden çok fazlası çeşitli yollarla alıp, hizmetinin yüzde kaçını yerine getirmeyenlere ödemeler yapılması gibi…

 

*- BÖYLE OLMALI

Emekli okul müdürlerimizden E, Sarıgül bir hatırasını yazmış, ya da anlatmış.

Bundan etkilenen Murat Eştürk de, değişim yapmadan göndermiş.

Gerçekten etkilenmeyecek bir anı değil, Murat Eştürk’ün de belirttiği gibi.

Önce birlikte okuyalım sonra da yorumu sizlere bırakalım, bir de bir iki dosta…

“İzmir’de bir özel okulun müdürüydüm.

23 Nisan sabahı. Okulda öğrenciler cıvıl cıvıl...

Öğretmenler koşuşturuyor...

Veliler telaşlı.

Biraz sonra tören başlayacak. Tatlı bir heyecan sarmış her yanı...

Kapım çalındı...

İçeriye bir mini mini bir çocuk girdi. Dudağını bükmüş, gözleri yaşlı.

-Hayrola, neden ağlıyorsun?

-Öğretmenim törende okumam için şiir verdi bana.

-Ne güzel... Sen okumak istemiyor musun?

-İstiyorum ama sevmedim ben bu şiiri.

Şiiri alıp baktım. Mustafa Necati Karaer’in ’Mustafa Kemal Rüzgarı’ adlı şiiri...

-Neden sevmedin bu şiiri?

-İçinde bilmediğim bir sürü sözcük var. Sonra bu şiirden bir şey anlamadım ben…”

-Öğretmenine söyleseydin değiştirirdi şiiri.

-Söyledim, ama programa yazıldı, ‘Müdür bey kızar…” dedi.

Sahi kızar mısın...?

-Adın ne senin?

-Şeyma!

-Bak Şeyma’cığım.

Ben senin gibi dünya tatlısı bir öğrencime hiç kızar mıyım?

Ama bebeğim, tören birazdan başlayacak.

Bu kadar kısa bir sürede yeni bir şiiri nereden buluruz?”

-Biz yazalım.

-Biz mi yazalım, anlamadım?

-Müdür amca sizin şiir kitaplarınız varmış yani şiir yazıyorsunuz. Bir tane de birlikte yazsak olmaz mı?”

*-ÖNEMLİ DENEYİM

Hem şaşırdım, hem de hoşuma gitti.

-Şeyma'cığım nasıl olacak peki?

-Bak müdür amca, annem babam ve öğretmenim bana Atatürk hakkında çok şey anlattı. Şimdi masanızın arkasındaki duvarda Atatürk resmi var ya..

-Evet var.

-Hah işte, ben onunla konuşayım.

Siz de onunla konuştuklarımı yazın.

Bunca yıl şiir yazdım durdum. Oysa ilk defa karşımda gözü yaşlı bir mini mini bir çocuk bana bir daha nasip olmayacak bir deneyim yaşatacaktı.

Tüm dikkatimi bu can parçası küçük çocuğa odakladım.

Sonra Şeyma karşımdaki koltuğa oturdu.

Duvardaki Atatürk resmine baktı, baktı ve çocuksu bir tavırla konuşmaya başladı.

O an sanki kalemimi elimden almıştı o küçücük kız. Yazan el benim, yazdıran yürek o mini mini kalpteki Atatürk sevgisiydi.

 

*- YÜREĞİ İLE OKUDU

Tören için Okul Müdürü olarak klasik bir açılış metni hazırlamıştım.

Onu dosyaya kaldırdım.

Açılışa Şeyma ile çıktık.

Az önce yaşadıklarımızı izleyenlere sunduktan sonra mikrofonu Şeyma'ya verdim, heyecandan titreyen sesiyle şiiri okumaya başladı.

“Önce annemden duydum,

Atam senin adını.

Sonra babam anlattı,

Senin yaptıklarını.

Çok büyük adammışsın.

Kurtarmışsın ülkemi.

Devrimler cumhuriyet,

Atatürk yapmış seni.

Elinde tebeşirin

İlk öğretmenim sensin

Özgürlük sevdalısı

Atamsın, liderimsin

Dünya çocuklarına

Ödülündür bu bayram

Her yirmi üç nisanda

Kalpler seninle atam.

Ölmüşsün 10 Kasım’da,

İnanmadım ben buna.

Gerçekten ölmüş olsan,

Yaşar mıydın gönlümde?

Sonra öğretmenim de,

‘Atatürk ölmez’’ dedi.

Sınıfta resmin o an,

Bizlere gülümsedi.

İnan koruyacağım,

Senin eserlerini.

Ama henüz küçüğüm,

Büyüyünce gör beni.”

Şeyma diliyle değil, yüreği ile okudu şiiri.

*- ‘ÖĞRETMENİM KIZAR MI?’

"Öylesine coşkulu öylesine duyarlı, öylesine hırslı idi ki onca izleyici önünde, kendimi tutamadım...

Şiirin sonunda o da gözyaşlarına hâkim olamadı.

Sonra ne mi oldu?

Bütün salon dakikalarca alkışladı kendisi küçük yüreği kocaman Atatürk sevdalısını.

Sahnede bu olağanüstü duygu selini yaşarken Şeyma elinde mikrofon olduğunun farkına varmadan bana döndü ve ürkek bir sesle,

‘Müdür amca izin almadan sana geldiğim için, şiiri değiştirdiğimiz için öğretmenim bana kızmaz değil mi?’ diye sorunca bir eğitimci olarak içim sızladı.

Bizler anne baba öğretmen olarak bilinçsizce ne kadar ürkütüyor, korkutuyoruz yavrularımızı?

Onları koruduğumuzu zannederek aslında hayal güçlerini örseliyor, öz güvenlerinin yitimine neden oluyoruz.

Şeyma'ya ‘bilmem ki, en iyisi öğretmenini çağırıp soralım’!’ der demez ön sıralarda gözleri yaşlı öğrencisini alkışlayan Saadet öğretmen sahneye koştu ve cumhuriyet ormanına dikilen ‘Atatürk sevdalısı’ minik fidanına sarılıp onu gözyaşları ile suladı.

 

*- TARİHİN YETİŞTİRDİĞİ EN BÜYÜK LİDER

Emekli Okul Müdürü E. Sarıgül, Murat Eştürk’e bu anlatımdan sonra şöyle dedi:

“Şimdi, tarihin yetiştirdiği en büyük liderin altın destanını, 23 Nisanları,19 Mayısları, 29 Ekimleri 30 ağustosları sudan sebeplerle sözüm ona unutturmaya çalışanlar.

Yukarıdaki şiiri bir kez daha dikkatlice okuyun ve kiminle boy ölçüşmeye kalktığınızın farkına varın.

Onun dirisi dünyaya yetti, ölüsü de bazılarına yeter...”

Mehmet Kaya Süner şu yorumu yapıyor:

“Gözlerim yeşererek okudum, Türk milleti Atasına öyle kalpten bağlı ki Ata’yi bize unutturmak için çabalayan yobazlar buna hiç bir zaman ulaşamayacaklar…”

Perizat Özen:

“En içten, en doğru, en temiz, en saf, en samimi, duygular çocuklardan gelir.

Atatürk sevgis ide bunlardan biridir.

Çocukların duygularına kulak verin, onlara sevgiyle yaklaşın, baskı yapmayın.

Hocam sizi kutlarım.

Vatan millet, bayrak ve Atatürk sevgisi?.

Türkün kanında ve yüreğindedir.”

Ayşe Kocabaş;

“İçime kocaman bir taş oturdu sanki, gözlerimden yaş akarak okudum ne bizdeki ne de çocuklarımızdaki Atatürk sevgisini asla öldüremeyecekler,”

Garaj Çavuşu:

“Çok güzel gözlerim dolu dolu oldu , ATATÜRK’ümüze Olan Sevgimiz Asla bitmeyecektir. Ne mutlu Türküm diyene…”

Şenay Kilimci Elmas:

“Gözlerim yaşararak okudum, böyle güzel çocuklarımızda Atatürk sevgisi hiç bir zaman bitmez, bitmesin de zaten. Ne mutlu Türküm diyene, ne mutlu Ata’sina sahip çıkan çocuklara…”

İşin özü:

Gerçekler güneş gibidir. İftiralarla üstü örtünse de, Atatürk’ün ışığı hiç sönmez…

 

*- BİZİM ELİMİZDE

Ünal Tümin kalp yani yürek konusunda uzmanlaşmış bir büyüğümüz.

Erol Akıncılar, Bilgin Önder, Muzatfer Tezel, Melih Dizdaroğlu ile birlikte, hekimlerden öğrendikleri söylediler.

Prof. Dr. Daimi Kaya’ya danıştım.

‘Tamam, doğru’ dedi.

“Kimi zaman ne yaşadığımızı ve kime danışmamız gerektiğini bilemeyiz. Oysa kalp sağlığında doğru bilgi hayat kurtarabilir. 

Sağlık hizmetlerine erken erişim, kontrol programları, doğru beslenme, hareket ve yaşam tarzı değişikliği ile kardiyovasküler hastalık ölümlerinin yaklaşık %80’inin azaltılabileceği vurgulanmaktadır.

Kalp sağlığı hakkında günlük hayatımızda çevremizden sıkça duyduğumuz ve yerleşik bir kanıya dönüşmüş yanlış inanışlar kimi zaman hayati risk oluşturabiliyor.

29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde toplumsal farkındalığı artırmak, sağlık bilincini güçlendirmek, kalp hastalıklarının erken fark edilebilmesine katkı sağlamak amacıyla yanlış bilgiyi doğrusu ile güncelleyen, Doğru Bilinen Yanlışlar-Kalp Sağlığı projesi tasarlandı. 

 

*-KOŞULSUZ KATKI İLE…

Mizahın gücü ve bilimsel verilerin ışığında, son zamanlarda, yanlış bilgiler derlendi ve doğru bilginin kaynağına dönüştü.

Doğru Bilinen Yanlışlar - Kalp Sağlığı Projesi,

Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Belen bilimsel danışmanlığında ve Ali Raif İlaç’ın koşulsuz katkıları ile hazırlanmış.

Söyledikleri şu:

“Yanlışı değil doğruyu bilelim!’

Sizler de kalp krizi anında neler yapılmalı, gençlerde neden kalp krizi vakaları görülüyor?

COVID-19 sonrası gerçekten kalp krizi vakalarına etki etti mi, risk faktörleri nelerdir, aile öyküsü olsa bile riski azaltabilir miyiz, spor hangi dozda ve nasıl yapılır ve daha birçok konuda doğru bilgiye erişmek istiyorsanız bunların doğru cevabını almak için ya doktorunuza başvuracaksınız, ya da sosyal medyada emin olduğunuz güvenli bir resmi siteye…

Bir hata yapmamak ve bu soruların yanıtlarını doğrudan doktorlarımızdan almanızı önerdiğim için burada paylaşmayı doğru bulmuyorum.

 

*-

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği