Telefon
WhatsApp
BAŞARISIZLIGA ÖDÜL... TABİ SADECE BİZDE

*- DAYAK MESELESİ

Nasreddin Hoca zamanımızda olsa, gidip elini öpeceğim.

Boşuna tokat atmamış, destiyle su getirmeye gönderdiğine.

‘Neden, tokat attın?’ sorusunun yanıtını da, fıkra ya da hikayeyi de çoğunluk biliyordur.

Bence ‘önemli bir ikaz, bu tokat olayı!’

Ama zamanımızda kime tokat atabiliriz?

‘Ununu eleyenlere’ sorarsanız, ‘oooo’ deyip, kolunu, orakla ot kesiyor gibi yapacaktır.

Havayı döğerken, aklından geçenleri sıralayacaktır.

Her ne kadar, atalarımız ‘Dayak Cennetten çıkmadır!’ deyip, birilerine yol göstertirlerse de, zamanımızda ‘küfür ve hakaret bir, tokat atma yani dayak’ kesinlikle hoş karşılanmıyor.

Genelde doğru değil, bu dayak işi…

Ama insanlar gerekli olduğuna inanıyor.

Nedense ‘işini yapmamakta’ direnenler ülkesi haline geliyor,

Bunlar nasıl ‘insan’ olacak, ne zaman işini sevmeyi bilecek?

 

*- BİRKAÇ KURUŞ…

Bir değil, iki değil…

Tüm üç kez!

‘Gökdelenler kenti’ olmaya namzet Bayraklı’da bir evin hep ‘davetsiz misafirleri’ olmuş…

Sıradan insanlar değil!

Hırsızlık falan da değil!

‘Davetsiz’ dediğimiz misafirler cansıt, ama hareketli…

Sonuncusunu söyleyeyim:

Büyük bir nakliye kamyonu…

Kapıdan, pencereden değil, duvarı ‘kurşun’ daha doğrusu ‘obus mermisi’ gibi delip geçmiş…

Ev sahibi ‘Alıştık!’ diyor…

Bir zamanlar ‘Alıştık’ diyen biri ‘mahkemelik’ olmuştu…

Ama bu öyle bir mesele değil…

‘Mal mülk’ten çok, ‘Can meselesi’ bu…

Çözüm kolay da, ‘duyacak, ilgilenecek kim?

Herkes şan- şöhret, makam peşinde koşarsa, ‘Haklısın!’ diye Allah’ın sıradan bir kulu ile ilgilenir mi?

Adamcağız söylüyor;

‘Kaç kez Büyükşehir’e dilekçe verdim. Çözüm yolunu da söyledim, gösterdim… Ama nerede ilgilenen?’

Kimdi o,, elinde gündüz vakti fenerle dolaşıp, ‘İnsan arıyorum!’ diyen?

Neyse o hikayeyi de anlatırım, bir gün, bunu da not alalım, yazacaklarımın arasına…

Kabahat hep bizde, ‘komşunun derdini dert edinmiyoruz, bana ne?’ diyoruz, bilmiyoruz, günün birinde komşunun külüne muhtaç olacağımızı…

Tabii başkanlar da ‘Yarın seçim olacak, farkında değiller her halde!

Bu gidişle belki de hiçbiri aday gösterilmeyecak, ‘aday adayı’ olacaklar, kazançlarının birkaç kuruşunu partilerine bağışlamış olacaklar, o kadar!...

 

*- BİRİLERİNE GÖRE

‘Mübadele’ konusu son yıllarda hep gündemde…

Türkiye ile Yunanistan arasında ‘dostluk heyetleri’ de gidip geliyor.

Dernekler bile var.

Tabii bu işten nemalananlar da…

Kimisi ‘siyaseten’ yararlanıyor, kimisi de ‘madden!’

Yürekten dostluk isteyenler, sıkıntıları dile getirenler de…

Bunlar atalarından sıkıntıları duyanlar ve yüreklerinde hissedenler…

Belirtildiğine göre;

Önceleri mübadele Türk ve Yunan uluslarının oluşumlarının tamamlanmasına doğru atılan bir adım olarak algılanmıştı.

Öte yandan, mübadele konulu ilk çalışmalar konunun hukuki ve diplomatik boyutlarıyla sınırlı kaldı.

Bu nedenle bu büyük göç hareketi her iki ülkede de uzun yıllar sosyal tarihin ilgi alanı dışında kaldı.

Türkiye'de bu yaklaşım yirmi yıldan bu yana Anadolu'nun iktisadi ve toplumsal tarihinde mübadeleyi şiddetli bir kopma olarak gören yeni bir tarih yazımı akımı tarafından tırnak içine alındı.

 

Bu akıma koşut olarak, mübadeleyi ülkenin toplumsal belleğinde bir travma olarak yorumlayan ve mübadillerin karartılmış belleğini yeniden oluşturmaya çabalayan edebiyat ürünleri ve dernekler ortaya çıktı. Sonuçta, son yirmi yılda mübadele, tarih ve mübadeleyi yaşayan halklar arasında derin bir kopuklukla damgalanmış olağanüstü bir olay şeklinde yeniden kurgulandı.”

Böyle diyor, özetliyor, birileri…

 

 *- GÜNDEMDEKİ RAPOR

Bilindiği gibi ‘mübadiller’ için bir dosya, yanı rapor gibi bir şey hazırlandı.

Birkaç kişinin imzası var.

Tam bilmiyorum ama bu işin maddi yönünü karşılayanlar, fonlar falan da oluyor.

Nedense ben hep ‘fon’ sözcüğünü karşıyımdır, şüphe ile bakarım.

Bir zamalar halkın ‘Fak-Fuk- Fon’ dediği sözde fakirleri, ihtiyaç sahipleri için bir fon kurulmuştu.

Sonu gelmedi…

Şimdi var mı?

Yerine çok sayıda fon var…

Bunlardan fonlananların sayıları da hiç az değil…

Bu dosyada mübadele ne hukuksal ne de diplomatik boyutuyla ele alınmakta; buna karşılık daha çok mübadelenin ilgili toplumlar ve ülkelerde sosyopolitik ve kültürel alanlarda yarattığı sayısız değişimler üzerinde duruluyor.

 

*- İÇİMİZDEKİLER

Mübadillerin yerleştirilmesiyle birlikte ortaya çıkan bu etkilerin uzantıları her iki ülkenin çağdaş tarihinde görülmeye hâlâ devam ediyor.

Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü’nde (IFEA) geçen yıldan bu yana düzenlediği seminer dizisi, değişimlerin artzamanlı çerçevesi olarak mübadelenin bu boyutuna, çağdaş Türk ve Yunan toplumları üzerindeki etkilerinin sürekliliğine odaklanmış.

Başka bir deyişle, seminerlerin amacı mübadeleyi göçler tarihi çerçevesinde ele alarak bu olguyu her iki ülkenin yalnızca siyasal değil aynı zamanda toplumsal tarihlerine de eklemlemek amacını taşıyor.

Bu arada belirteyim, bu  dosyadaki yazılar bu seminerler çerçevesinde yapılan sunumlardan kaynaklanıyor.

Bilmem anlatabildim mi?

 

*- BOYUTLARI

Konuyu burada kesecektim ama şurayı da paylaşayım:

İleride daha geniş şekilde ele alır ve yorum yaparım.

Toplumsal Tarih’in bu sayısında sunulan çalışmalar, bu çok geniş konunun tüm yanlarını kapsayamamakla beraber bazı önemli boyutları ortaya koyuyor.

Birinci boyut, her iki ülkede de yaşanmış olan, toplumun bazı sınıflarının siyasileşmesinde mübadelenin etkilerinden ibaret.

Seçmenlerin tutumları ve siyasi yandaş oluşumları, emekçi durumuna geçiş, sendikal tecrübenin yayılması gibi konulara yer verilmiş,

İkincisi, mübadillerin mesleki gruplan, lümpen proletaryanın oluşumu, mübadillerde suçluluk ve fuhuş gibi mübadelenin sosyoekonomik bazı etkileri üzerine.

Üçüncüsü ise kültür aktarımı ve kimlik stratejileri gibi mübadelenin kültürel boyutlarını kapsıyor.

 

*- KONULAR

Haris TeodorelisRigasrembetiko şarkılarından yola çıkarak Pire'deki lümpen proletaryanın oluşumunda ve lümpen proleterlerin hayat tarzlarında mübadelenin etkisini sorguluyor.

Tutku Vardağlı ise Selanik vilayetinden gelen tütün işçileri ile birlikte Türkiye'ye göç etmiş sendikal tecrübenin gelişimini ele alıyor.

Mehmet Ö. Alkan Terakki Okullarının Selanik’ten İstanbul’a göçünü incelerken, mübadelenin insanlarla birlikte kurumlara olan etkisini, Balkan Harbi’yle başlayan ve 1923’ten ötesine uzanan geniş bir göç/entegrasyon sürecinin çerçevesine oturtuyor.

Sonuçta ise Samim Akgönül, mübadil Türklerin soyadı seçme stratejilerini incelerken, Türkleştirme süreci içinde yaşanan yerleştirme ve entegrasyon zorluklarını sorguluyor.

 

*- BAŞARISIZLIĞA ÖDÜL !!! ….

 

Ulusal Futbol Takımımız, iki farklı galibiyetten sonra yine gözdemiz oldu.

Herkes, özellikle bir saniyede (U) dönüşü yapanlar anlata anlata bitiremiyorlar galibiyetlerimizi.

Öyle ki, kendi sahamızda beş gol yediğimiz İspanya’yı da rövanşta sahasında yiyeceğimizi bile rahatça söylüyorlar.

Dilin kemiği yok…

Olur da, ama olmayan şu:

Varlıklı olduğu ve ‘Ben gideyim!’ diyerek, hediyeleriyle geri dönen bir sözde futbol yorumcusunun maç sırasında bir soru ve cevabını unutamıyorum:

Takımımız dört gol atımş…

Herkes coşmuş…

Maçın 60’ncı dakikası geçmiş, spor muhabiri  soryor:

‘Ağbi teknik direktör oyuncu alır mı?’?

Cevap;

‘Eh belki bir kişi olur!’

Yanımda Karşıyakalı Sarışın var, futbolla ilgisi yok, ama milli maç olduğu için heyecanlı…

‘Sen ne diyorsun?’ diyorum…

‘Yedekler ne için duruyor? Diğer maçlar, sakatlıklar, yani gelecekteki aksiliklere karşı en az beş oyuncu denenir!,,, Şimdi olmazsa ne zaman?’

Söylemeden edemedim.

Ben asıl, gerçek Spor Adamı Bahri Vreskala’nın ‘Başarısızlığa ödül!’ yazısına dikkat çekmek istiyorum:

 

*- BORÇLARI ÇOK FAZLA

Bilindiği üzere Dünyada en çok seyircisi ve taraftarı olan spor dalı futboldur.

Günümüzde futbol çok büyük ve önemli bir endüstri dalıdır.

Burada futbol ile ilgili tüm faktörler kullanılarak değerlendirilmekte, ortaya çıkan nihai ürün ve hizmetler birçok alanda tüketicilere pazarlanmaktadır.

Görüleceği üzere futbol bir ticaret alanıdır.

Ülkemizde de son yıllarda halen "kamuya yararlı dernek" statüsünde olan spor kulüpleri, anonim şirket (A.Ş) olarak örgütlenerek, ticari şirkete dönüştürülmektedir.

Buna bağlı olarak da genel anlamda spor kulüplerinin ama özelde futbol kulüplerinin ana gelir ve harcama kalemlerine bakıldığında, gelirler olarak; reklam ve sponsorluk gelirleri, yayın haklarının satışından elde edilen gelirler, futbolcu transfer gelirleri.

Devamında bilet satışı, özel loca ve stadyum işletme gelirleri ile ürün gelirlerinden oluştuğunu görüyoruz.

Şampiyonluğa oynayan kulüplerin gelirleri çok olmakla birlikte giderleri de oldukça fazladır.

O kadar ki; Süper Ligde ‘dört büyü!’k diye adlandırılan kulüplerimizin borçları çok fazladır.

 

*- YANLIŞTAN

Kulüplerin borçlu olmaları bana göre yanlış ticari faaliyetlerindendir. Bütün dünyada olduğu gibi (istisnalar hariç) Ülkemizde de kulüplerin neredeyse tamamında yönetimleri tarafından yapılan yanlış sözleşmelerle,  teknik adamlara ve futbolculara astronomik transfer ücretleri ödenmektedir.

Burada ters giden bir durum var.

Uzun yıllar yaptığım üst düzey spor yöneticiliğimde, halen katıldığım spor toplantılarında, sporda, özellikle futbolda teknik direktörler ve futbolcularla yapılan sözleşmelerin eksik yapıldığını ifade ediyorum. Unutulmamalıdır ki, ticarette kar zarar vardır.

Futbol da  ticaret olduğuna göre burada da kar-zarar vardır.

Yapılan sözleşmelerde özellikle kar- zarar ile ilgili bir maddenin konulması gereklidir ve şarttır.

Maalesef sözleşmeler, teknik direktörün ve futbolcuların lehine yapılmaktadır.

Günümüze kadar Ülkemiz takımlarında görev yapmış ve başarılı olamadığı için sözleşmesi feshedilen çok sayıda teknik direktör ve futbolcular ayrılırken oldukça fazla, hak etmedikleri tazminatı alarak gitmektedirler.

Döviz cinsinden ödenen bu haksız kazançlar kulüpleri zor duruma sokmakta,

Ülkemiz dövizinin de ülke dışına çıkmasına sebep olmaktadır.

Bazı meşhur teknik direktörler bu şekilde servet edinmiştir.

 

*- HEP ZARAR

Bana göre yanlış olan bu tür sözleşme ile Fenerbahçe’den ayrılan teknik direktör José Mourinho’yu gördük.

Çok başarılı olduğu düşünülen Portekizli Mourinho ile iki yıllık sözleşme yapıldı.

Ama beklenen başarı gelmedi,

Fenerbahçe Şampiyon olamadı.

Bunun üzerine sözleşme feshedildi.

Mourinho’ya 12 milyon Euro tazminat ödendi.

Basında çıkan habere göre; Mourinho gönderilmese Fenerbahçe’de devam etseydi yeni bir takımla anlaşsa bile sözleşme yürürlükte olacak. Yani Portekizli teknik adam hem yeni takımından hem de Fenerbahçe’den kazanmaya devam edecekti.

Böyle bir sözleşme olmaz, olamaz, olmamalıdır.

Haberin doğru olduğuna inanmak çok zor.

Yapılan sözleşmelerde kulüp sözleşmeyi feshederse, tazminat olarak teknik adamın sözleşme süresinin sonuna kadar alacağı ücreti ödemek zorunda. Teknik direktör başka bir takımla anlaşırsa, kulüp tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtuluyor.

Ama başarılı olmasa sözleşmede yazılanları alıyor.

Bu durumda kulüp her zaman zarar etmiş oluyor.

 

*- DOĞRU DEĞİL

Madem ki kulüp şirket olarak ticari faaliyet yapıyor, başarıya göre bir madde yazılması gerekiyor.

Belirttiğim gibi ticarette kar zarar var.

Başarı gelirse sözleşmede yazılan maaşı, transfer ücreti şampiyonluk primi ve benzer ödemeleri verilir.

Ama başarı yoksa sadece görev yaptığı aylar için maaşı ödenirse kulüp zarar etmez.

Ama böyle bir madde yoksa tek tarafı koruyan sözleşme olur ki ticaret anlayışına ters bir durum olur.

Bu tür sözleşmeleri yapmakla ünlü olan Jose Mourinho’nun geçmişine baktığımızda, çok ilginç bir tablo ile karşılaşırız.

Jose Mourinho’nun 25 yıllık teknik direktörlük kariyerinde görev yaptığı kulüplerden fesih karşılığı olarak toplamda 112 milyon Euro  tazminat aldığını görüyoruz.

Bu Etik bir davranış değildir, “ Fair Play’e “ de aykırıdır.

 

*- İYİ VALLA…

Basında çıkan haberlere göre Jose Mourinho’nun bugüne kadar aldığı tazminatlar…

**2007 Chelsea: 21 milyon Euro

** 2013 Real Madrid: 20 milyon Euro 

** 2015 Chelsea: 14.5 milyon Euro

** 2018 Man United: 20 milyon Euro 

** 2021 Tottenham: 21 milyon Euro

** 2024 Roma: 3.5 milyon Euro 

** 2025 Fenerbahçe: 12 milyon Euro

Fenerbahçe Spor Kulübü ile olan anlaşması..

- José Mourinho, Fenerbahçe'den yıllık bir sezon için 10,5 milyon Euro (net) maaş alıyor.

-  Yıllık: 500 milyon 430 bin lira..

-  Aylık: 41 milyon 702 bin lira, Günlük: 1 milyon 370 bin lira kazanıyor. Oldukça yüksek bir ödeme,

Fenerbahçe Şampiyon olamadı, istenilen  başarı yok ama teknik direktörün lehine, kulübün aleyhine tek taraflı bir sözleşme var.

Başarılı olmadığı için sözleşmesi feshedilen Jose Mourinho Benfica Kulübünde göreve başladı.

 

*- BÜYÜK FARK

Benfica Kulüp Başkanı Rui Costa, Jose Mourinho’nun yıllık maaşının 3-4 milyon Euro olduğunu ve “nadir görünen madde sözleriyle“   Benfica’dan  ayrılmak isterse, yıllık ücretinin yarısından az bir tazminat bedelini kulübüne ödeyeceğini açıkladı.

Görüleceği üzere Fenerbahçe ile Benfica’nın Jose Mourinho’ya ödenen maaşında oldukça büyük fark var.

Fenerbahçe’de yıllık 10.5 milyon Euro Benfica’da 3-4 milyon Euro.

Çok büyük bir fark.

Bir de benim savunduğum sözleşmeye tam benzer olmasa da gittiği Benfica takımı ile yapılan sözleşmesinde; belki tarihte ilk defa, kulüpten ayrılma istemesi halinde kulübe tazminat ödeyecek.

 

*- BAŞARISIZLIĞA ÖDÜL

Yukarıda değindiğim gibi Ülkemizde yönetimler hatalı ve eksik sözleşmeler yapıyorlar, bu da kulübün zararına sebep oluyor.

Yazımın başlığında da belirttiğim gibi hatalı yapılan sözleşmeler maalesef  “BAŞARISIZLIĞA ÖDÜL“ oluyor.”

Ben de ilave edeyim:

Bugüne kadar hiçbir yöneticinin yaptığı harcamalar, kulübe hedıya olarak lamamıştır.

Eskı yıllarda ayrılan yönetici alacaklarına mensup olarak, kulübün gelirlerlene ‘temlik’ koyarlardı.

Hatta yaptıklarının, verdiklerinin çok fazlasını bir şekilde aldıklarını da benim gibi bilen çoktur.

Kulüpleri yönetinler arasından neler, kimler çıktı?

Dizi kitap haline bile getirilebilir…

Yalan hepsi yalan!

Yani söylenenler, anlatılanlar, şişirilenler…

Onların da mutlaka menfaatleri olmuştur…

 

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği