Taş yollardan Merdivenli Kuyu’ya: Germiyan’ın binlerce yıllık hikâyesi
Çeşme’nin Germiyan Mahallesi’nde bu yıl 11’incisi düzenlenen Germiyan Festivali, ikinci gününde anlamlı bir etkinliğe sahne oldu. Germiyanlı Sosyolog Doç. Dr. Engin Önen’in “İzler Silinmeden” başlıklı söyleşisi, köyün binlerce yıllık tarihine ve kaybolmaya yüz tutmuş kültürel mirasına ışık tuttu. Germiyan Köy Kahvesi’nde gerçekleştirilen etkinlik, yoğun bir katılımla gerçekleşti.
Tunç Çağı’ndan Cumhuriyet’e uzanan bir tarih
Söyleşisinde Germiyan ve çevresinin Tunç Çağı’ndan Roma dönemine, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan çok katmanlı bir geçmişe sahip olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Engin Önen, bölgenin yalnızca doğasıyla değil, kültürel ve arkeolojik zenginliğiyle de özel bir yer olduğunu söyledi. “Yarımada aslında çok önemli bir eğitim ve kültür merkezidir, ama arabayla yoldan geçerken bunu fark edemezsiniz” diyen Önen, son yıllarda yaşanan tahribatlara dikkat çekti.
Önen, yangınların ve bilinçsiz yapılaşmanın tarihi dokuyu tehdit ettiğini belirterek, “Bu bölgede iki bin yıllık yerleşim kalıntıları, milyonlarca yıl öncesine ait fosiller ve denizaltı yaşam izleri var. Ancak bu mirasın korunması için yeterli duyarlılık gösterilmiyor” dedi.
Rüzgâr türbinleri ve arkeolojik kalıntılar
Konuşmasında rüzgâr türbini projelerinin tarihî alanlara verdiği zararı da anlatan Önen, yaklaşık altı–yedi yıl önce köy çevresinde yaşanan süreci şöyle özetledi:
“Karşıdaki tepeye türbinler kurulmak istendiğinde buna karşı çok mücadele ettik. O tepenin altında Tunç Çağı’ndan kalma kule ve kale kalıntıları var. Bunlar sıradan taş yığınları değil, insan eliyle yapılmış çok önemli arkeolojik eserlerdir. Mahkeme kararıyla bu alanın korunması sağlandı, ancak belediye inşaat izni verince kalıntıların bir kısmı tahrip edildi”
“Erythrai’nin müzesi bile yok”
Doç. Dr. Önen, bölgedeki arkeolojik buluntuların korunmamasına dikkat çekerek, özellikle Erythrai (Ildır) antik kentinde çıkarılan 133 sikkenin sergilenecek bir alanı bile olmadığını söyledi. Önen, “Defalarca yazdım, söyledim. Erythrai, on iki antik kentten biri. Ancak orada bir müze yok. Eski binalar, satılık yapılar var, neden bir örnek müze yapılmıyor? Cevap hep aynı: ‘Paramız yok.’ Oysa Ajda Pekkan’a ya da ajanslara ayrılan bütçeyle bu yapılabilir” dedi.
Önen, bu ihmallerin yalnızca kültürel değil, aynı zamanda ekonomik bir kayıp olduğunu da vurguladı: “Çeşme’nin zenginliği yalnızca deniz ve otellerden ibaret değil. Bu topraklar tarih dolu. Keşke gelen turistler bu tarihi mirasları da görebilse.”
Merdivenli Kuyu: Roma’dan bugüne uzanan bir su kaynağı
Söyleşide, Germiyan’ın en önemli tarihi yapılarından biri olan Merdivenli Kuyu da gündeme geldi. Roma döneminden kalma bu su yapısının uzun yıllar boyunca köyün yaşamında merkezi bir rol oynadığını belirten Önen, yapının bugün yıkılma tehlikesi altında olduğunu dile getirerek şöyle dedi:
“Merdivenli Kuyu, sadece bir su kaynağı değil, aynı zamanda bir hafıza mekânı. Sekiz on yıldır harabe durumda. Köylüler olarak imza topladık, restore edilmesi için çok çaba harcadık. Ama sonuç alamadık.”
Önen, geçmişte kuyunun tarlalara su taşıdığını, çevresinde sebze-meyve yetiştirildiğini, zamanla ise kuruyup kullanılmaz hale geldiğini anlattı.
Taş yollar, kaya mezarları ve kaybolan miras
Önen’in anlatımında, taş döşeli Roma yolları, kaya mezarları ve eski köy yerleşimleri de geniş yer buldu. Güvercinlik, Zeytincik, Narlıca ve Karaca köyleri gibi alanlarda hâlâ Roma dönemine ait izlerin bulunduğunu belirten Önen, bu yerlerin zamanla taş ocakları ve yeni yerleşimler nedeniyle zarar gördüğünü ifade etti.
Önen, “Eskiden köylüler ev yaparken tuğla değil, tarihî taşları kullanırdı. Bu taşların bir kısmı Roma yazıtlıydı. Bugün o taşların birçoğu ya özel mülklere taşındı ya da kayboldu. Oysa her biri geçmişimizin bir parçasıydı,” dedi.
Atatürk’ün Germiyan ziyareti: Köylülerin belleğinde yer etmiş bir anı
Söyleşi sırasında dinleyicilerle paylaşılan bir diğer önemli detay ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Haziran 1926’da Germiyan’dan geçişi oldu. O günü anlatan köylülerin aktardığına göre, köy halkı Atatürk’ü karşılamak için yolun iki tarafında dizilmiş, kurbanlar kesilmiş ve büyük bir coşkuyla karşılama yapılmış.
Önen bu anıya değinerek, “Atatürk, arabadan indiğinde ‘Efendiler, hanımefendiler, beyefendiler’ diye hitap etmiş. Bu, o dönem köylüler için çok anlamlıydı. Çünkü yüzyıllardır böyle bir saygı hitabını duymamışlardı” dedi.
“Maddi kültür kaybolunca anılar da yok olur”
Doç. Dr. Önen, konuşmasının sonunda kültürel mirasın yalnızca taş yapılardan ibaret olmadığını, sözlü kültürün de korunması gerektiğini vurgulayarak, “Maddi kültür mirası kaybolduğunda, beraberinde anılar da yok olur. Sadece evleri, kuyuları, yolları değil; insan hikâyelerini, türkülerimizi, sözlü geleneğimizi de korumalıyız” dedi.
Gastronomi mirasına da değinen Önen, Germiyan’ın pirinçli mantı, Germiyan ekmeği, Çeşme kavunu gibi lezzetlerinin yaşatılması gerektiğini söyledi.
Konuşmasını duygusal bir notla bitiren Önen, “Bu alkışlar, yıllarca bu köyün tarihini, doğasını, kültürünü korumak için gösterdiğimiz çabanın simgesi. Sunumumu, bu değerleri savunurken yaşamını yitiren dostum gazeteci Hakan Tosun’a adıyorum” sözleriyle söyleşisini tamamladı.
Benzer Haberler
Çeşme'de Motosiklet Denetimleri Yoğunlaşılırken Çok Sayıda Ceza Kesildi
Alaçatı’daki Kaya Mezar 1. Grup Kültür Varlığı Olarak Tescillendi
Çeşme, Kadın Liderleri Ağırlayacak
Çeşme’de 19 Ekim Muhtarlar Günü Törenle Kutlandı
Emeğin ve geleneksel üretimin bayramı: 11. Germiyan Festivali coşkuyla tamamlandı
Taş yollardan Merdivenli Kuyu’ya: Germiyan’ın binlerce yıllık hikâyesi
Germiyan Festivali’nde Lezzet ve Kültür Buluştu
ÇEŞTOB Başkanı Orhan Belge’ye “Turizmde Ömür Boyu Başarı” Ödülü